Dünya genelinde 277 milyondan fazla abonesi bulunan Netflix’in sansür politikası uzun yıllardır tartışma konusu.
Türkiye’de kimi yapımlara daha yayınlanmadan müdahale edildiği iddiaları sonrası pazardan çıkma kozunu oynayan şirket, iktidarla zorunlu/gönüllü anlaşmış gibi.
Son dönemde kötü alışkanlıkları ve farklı cinsel yönelimleri özendirdiği iddiasıyla bazı gençlik dizileri üzerinden bir gerilim yaşansa da sular duruldu.
Ancak Netflix’in Türkiye’de izleyiciye sunmadığı kimi yapımlar yurt dışında izlenebiliyor.
Bunların başında 1978 yapımı ‘Midnight Express’ (Gece Yarısı Ekspresi) geliyor.
O dönem başta turizm olmak üzere birçok sektörü vuran yapım farklı ülkelerden erişim sağlanabiliyor.
TÜRKİYE’Yİ KARALAYAN FİLM: GECE YARISI EKSPRESİ
1980’lere damgasını vuran filmde Türkiye yerden yere vuruluyor.
Türkiye’yi karalama kampanyasına dönüşen filmde Amerikalı üniversite öğrencisi Billy Hayes’in hikayesi abartılı şekilde anlatılıyor.
Sultanahmet’te gitar çalıp eğlenen ve uyuşturucu kullanan hippiler arasında bir hafta geçiren Hayes, ülkesine dönerken iki kilo esrarla yakalanıyor. Yeşilköy Havalimanı’nda 7 Ekim 1970’te Yeşilköy Havalimanı’nda gözaltına alınıyor ve 30 yıl hapse mahkum oluyor.
KAÇTI MI KAÇIRILDI MI?
Hayes’in tutuklanması iki ülke kamuoyunda da geniş yankı uyandırdı. 75’te iyi hal gerekçesiyle Sağmalcılar’dan o dönem açık cezaevi olan İmralı’ya nakledildi.
İddiasına göre 2 Ekim 75 gecesi İmralı’ya bir kum motoru yanaşmıştı ve arkasında da bir sandal bağlıydı. Sandalın içine saklandı ve tekne denize açılınca sandalın ipini kesti, 6 saat dalgalarla boğuşup Bandırma’dan karaya çıktı.
Üç otobüs değiştirip, önce Bursa, sonra İstanbul, ardından Edirne’ye gitti. Enez ilçesi yakınlarından Meriç nehrini yüzerek geçip Yunanistan’a sığındı. Bu hikayeye kimse inanmadı ama sonuçta cezaevinden kaçmış ya da kaçırılmıştı. Firar olayı da gizlenip ve 20 gün sonra açıklanmıştı.
Hayes, New York’ta kahraman gibi karşılandı. Aradan 3 yıl geçti. 1978’de Türkiye günlerini “Midnight Express” adlı kitabında anlattı. Oliver Stone da bu abartılara yenilerini ekleyip hayal ürünü bir senaryo yazdı.
Malta’da çekilen 2.5 milyon dolar bütçeli filmde Türkiye ile ilgili birçok olumsuz bölüm vardı. Film 23 Mayıs 1978’de gösterime girdi. Hayes telif haklarından büyük kazanç elde etti. Stone, Oscar ödülü aldı. Yönetmen Alan Parker’ın da yıldızı parladı.
Film vizyona girdikten 45 gün sonra ise Türkiye ile ABD arasında mahkumların iadesi anlaşması imzalandı.
“SİPARİŞ BİR İŞTİ”
Oliver Stone, 2004’te Türkiye’ye geldi, “Ülkenizde pek çok kalp kırdım” diyerek özür diledi. Hayes da pişmanlığını dile getirip “Bütün Türklerin filmdekiler gibi zalim olduğu izlenimi doğdu” dedi.
10 Aralık 2004’de Türkiye’ye gelen filmin senaristi Stone dönemin Kültür Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile görüştü. Mumcu 17 yıl önceki bu görüşmeyi şöyle anlatmıştı:
– O dönemde beş parasız, perişan, sefil bir durumda olduğunu, bu proje önüne gelince kabul ettiğini söyledi. ‘Sipariş bir işti, propaganda filmiydi, hata yaptım’ dedi. Hatasını telafi etmek istediğini ve pişmanlığını dile getirdi. Parasız ve zor durumda olduğu için bu işe girdiğine ilişkin sözlerini samimi buldum, ancak pişmanlığı gerçek fikri olmayabilir.